Haber

Erdoğan’dan Danıştay ve Anayasa Mahkemesi’ne tepki: Dayanamıyorum

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır ziyareti dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı ve gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Erdoğan, soruları yanıtlamadan önce gezisine ilişkin şu bilgileri verdi:

DENEYİMİ PAYLAŞTIK: Birleşik Arap Emirlikleri ziyaretimiz sırasında Dubai’de düzenlenen Dünya Hükümetleri Zirvesi’ne onur konuğu olarak davet edildik. Zirve konuşmamızda son 21 yılda siyasi istikrar, güçlü yönetim, demokrasi, diplomasi ve ekonomi alanlarında büyük adımlar atan Türkiye’nin deneyimlerini paylaştık. Gazze’deki kriz ve Filistin davasına ilişkin durumumuzu, kalıcı barışa yönelik çözüm önerilerimizi de dile getirdik. İsrail, Filistin halkının en temel haklarını kabul etmedikçe ve 1967 sınırlarında bir Filistin Devleti kurulmadıkça barış olamaz. Bölgemizi yangın yerine çeviren İsrail’in hukuksuz, insanlık dışı işgal, baskı ve katliam politikalarıdır. Birleşik Arap Emirlikleri Başkanı Pir Muhammed Bin Zayed Al Nahyan ile her alanda ivme kazanan ikili ilişkilerimizi detaylı bir şekilde ele aldık. Özellikle geçen yıl ticaret hacmimizin 20 milyar doları aşmasından duyduğumuz memnuniyeti dile getirdik. İşbirliğimizdeki ivmeyi koruyarak bu miktarı daha yüksek seviyelere çıkarma konusunda mutabakata vardık.

FIRSATLARI DEĞERLENDİRDİK: Geçtiğimiz yıl kurduğumuz Yüksek Düzeyli Stratejik Konseyin ilk toplantısını en kısa sürede Türkiye’de gerçekleştireceğiz. Savunma sanayii projeleri, enerji ve yatırım konuları da gündemimizin ilk sıralarında yer aldı. Uluslararası yatırım şirketlerinin üst düzey yöneticileriyle bir araya gelerek ülkemizdeki fırsatları değerlendirdik. Çünkü bu zirve vesilesiyle katılımcı ülkelerden mevkidaşlarımızla toplantılar yaptık. Bu kapsamda Maldivler Cumhurbaşkanı Sayın Muizzud, Libya Başbakanı Sayın Dibeybe, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başbakanı Sayın Barzani ve Ruanda Devlet Başkanı Sayın Barzani ile görüşmeler gerçekleştirdik. Kagame.

SASI’NIN KARŞILANMASINDAN SON DERECE MEMNUN KALDIM: Değerli dostlar, Dubai ziyaretimizin ardından Kahire’ye gittik. Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Sisi’nin daveti üzerine gerçekleştirdiğimiz bu ziyaret oldukça samimi, verimli ve başarılı geçti. Özellikle Sayın Sisi’nin bizzat arkadaşlarıyla birlikte havalimanına gelip bizi karşılaması beni çok memnun etti. Toplantılarımızda son dönemde askeri ve savunma sanayii dahil her alanda ivme kazanan ilgi alanlarımızı ele aldık. Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Kurulu toplantımızın en kısa sürede yapılması konusunda mutabakata vardık. Sayın Sisi’nin nisan başında yemin töreni söz konusu. Bu nedenle Nisan veya Mayıs aylarında Türkiye’ye bir ziyarette bulunacak. Afrika kıtasındaki en büyük ticari ortağımız Mısır ile 15 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefimize ulaşmaya kararlıyız.

MISIR’IN ÖZEL BİR YERİ VAR: İkili konuların yanı sıra Filistin başta olmak üzere bölgesel konularda da görüş alışverişinde bulunduk. Gazze’deki katliamların bir an önce durdurulması ve Filistin davasının kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşması için Mısır’la işbirliğimizi daha da artırmayı hedefliyoruz. Bildiğiniz gibi Gazze’ye insani yardım ulaştırılmasında Mısır’ın özel bir yeri var. İnsani yardımlarımızın Gazze’ye ulaştırılmasında Mısırlı kardeşlerimizle her zaman yakın işbirliği içinde olduk. Yardımların Gazze’ye ulaştırılmasında sağladıkları kolaylıktan dolayı kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum. Ayrıca insani yardım sevkiyatlarının artırılması ve Gazze’ye daha fazla sağlık hizmeti getirilmesi ihtimalini de görüştük. Sayın Sisi’ye, İsrail’in Gazze halkını topraklarından sürme politikasına karşı Mısır’ın bu zekice tutumunu takdir ettiğimizi ve desteklediğimizi ifade ettim. Mısır’la koordinasyonumuzun bölgemizin barış, huzur ve istikrarına önemli katkı sağlayacağına şüphe yok. Bu fikrin Mısırlı kardeşlerimiz tarafından da paylaşılmasından özellikle memnuniyet duyuyoruz. Ziyaretlerimizin faydalı olmasını diliyorum. “Bana ve heyetime gösterilen misafirperverlikten dolayı her iki ülkenin devlet başkanlarına teşekkür ediyorum.”

‘GÜVENLİKTEN ÖDÜN VERMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL’

Erdoğan’a sorulan sorular ve yanıtları şöyle:

SORU: Mısır’ın Refah bölgesindeki sivillerin durumundan bahsettiğinizi söylediniz. İsrail’in oraya bir saldırı planı var. Çin’den İngiltere’ye, AB’ye ve ABD’ye uyarılar geliyor ama İsrail dinlemiyor. İkili görüşmenizde bu konu tartışıldı mı? Bunun dışında Gazze’ye yapılabilecek yardımlar da oldukça sınırlıdır. Yardım konusunda hangi adımlar atılacak?

Gazze’ye insani yardım ulaştırılması konusunda olumlu gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişmeleri özellikle Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Abdülfettah El Sisi ile de görüştük. İsrail’e bu konuda baskı yapmaya devam edeceklerini söylediler. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan gerekli görüşmeleri sürdürüyor. Hem Sayın Sisi’yle hem de Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’le de görüşmeler yapacağız. ABD’li yetkililer de İsrail’e bu konuda baskı yapmaya devam edeceklerini söylüyor. Gazze’ye ulaşan yardım tırlarının sayısı 200-250’ye çıktı ama bu yeterli değil. Sayının 500-600 tıra çıkacağı söyleniyor. Bu sayıya ulaşabilirsek ancak ihtiyaçlar açısından analizden bahsedebiliriz. Öte yandan İsrail’in Refah bölgesine yönelik saldırıları her zamanki gibi sahtekarlıktır. Sayın Sisi ile de konuyu görüştük. ‘Orada insanların can güvenliğinden taviz vermemiz mümkün değildir’ ifadesini kullandık. Düşünün, sivillere “o bölgeye gidin, orası güvenli” demek, üzerlerine bomba atmak insani bedellerle, savaş hukukuyla, uluslararası hukukla, insan haklarıyla bağdaşır mı? İnsanlığın bu çığlığı bir an önce duyması gerekiyor. Bu soykırıma sessiz kalmanın maliyeti ve sonuçları çok büyük. Tarih, bu insanların katledilmesine göz yumanları yargılayacak. Bu soykırıma imza atanlar zaten tarih önünde haksız ilan edilmişlerdir.

SORU: Başta Birleşmiş Milletler olmak üzere pek çok kurum, kuruluş ve ülke, Türkiye’nin Gazze’de ateşkes ve kalıcı barış için ortaya koyduğu yaklaşım ve perspektifin farkında. Türk siyasetinin küresel ölçekte nasıl yankı bulduğunu sormak istiyorum.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda İsrail’in yalnızlığı, bizlerin, dostlarımızın ve dünyanın çeşitli yerlerindeki insanların yansımalarıyla alevlendi. Ancak bu noktada kan dökülmesi durmadı. İsrail’in vahşi baskınları halen devam ediyor. Bazı Batılı ülkelerin yetkilileri, bu saldırıların başladığı günlerde bizim söylemeye ve tekrarlamaya başladığımız cümleleri artık dile getirecek noktaya geldiler. Barış çağrıları ne yazık ki ABD’nin olumsuz yaklaşımı nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanıyor. Amerika, sözde bu sorunu çözmek için bölgeye üst düzey yetkililer gönderdiğini ancak sonuç alamadığını söylüyor. Durum böyle olsa da ateşkesin ve barışın yeniden tesis edilmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Çünkü başka çıkış yolumuz yok. Batılı insanlar bizimle iletişime geçtiğinde bu konuları onlara özellikle aktarıyoruz. Biz onlara ‘Biraz girişimde bulunalım, belki oradan sonuç alırız’ diyoruz. Sürecin başında İsrail’in yanında yer alan bazı ülkelerin artık ne kadar pişmanlık duyduğunu da görüyoruz. Kalıcı barış için çabalarımızı sürdürüyoruz. Dünya, çözümün 1967 sınırlarına dayalı, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen, coğrafi olarak bütünleşmiş bir Filistin devletinin kurulması olduğu gerçeğini artık görmezden gelemez. Türkiye sadece Filistinli kardeşlerini değil, insan haklarını, barışı ve uluslararası hukuku da savunuyor. Türkiye bu konudaki samimiyetini en açık şekilde ortaya koymuştur. Küresel sistemin yeni katliamlara zemin hazırlayan bu çarpık yapısının artık değiştirilip aktif kontrol mekanizmalarının kurulması gerekmektedir.

‘Bay. Sisi’nin çok ısrarlı daveti…’

SORU: Mısır ziyaretiniz sırasında Cumhurbaşkanı Sisi ile görüşmeniz tüm dünyada ilgiyle takip edildi. Artık Türkiye-Mısır ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığını söyleyebilir miyiz?

Türkiye ve Mısır bölgenin iki önemli ülkesidir. 12 yıldır iletişimimizi kaybetmiştik. Dünya Kupası sırasında Katar Emiri Şeyh Tamim’in müdahalesiyle orada bir araya geldik ve normalleşme sürecini başlattık. Mısır’a yapılan bu ziyaret Sayın Sisi’nin ısrarlı daveti üzerine gerçekleşti. Kendilerine Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantımızın yapılmasını ve bu adımın atılmasını önerdim. Bunu da kabul ettiler. Dışişleri Bakanlarımız temaslarını sürdürecek. Sayın Sisi büyük olasılıkla Nisan veya Mayıs aylarında Ankara’ya gelecek ve bir iade-i ziyarette bulunacaktır. Mısır’la hem kültürel hem de tarihi açıdan birliğimiz ve derin bağlarımız var. Mısır’la sadece aynı tarihi değil aynı denizi paylaşıyoruz ve o denizin küresel denklemdeki değeri her geçen gün artıyor. Dış politika ise karşılıklı çıkar temelinde inşa edilir ve bu temelde yönetilir. Dolayısıyla aynı yönde senkronize adımların atılması şüphesiz iki ülkenin çıkarınadır. Biz de Mısır tarafı da bu gerçeğin farkındayız ve yeni dönem bu sağlam temeller üzerine inşa ediliyor. Önümüzde çok kritik sınavlar var ve gelecekte dünyayı ne gibi öngörülemez ve şiddetli süreçlerin beklediğini bilmiyoruz. Bu nedenle hem bölgemizde hem de dünyada barış ve huzurun korunması için bir arada durmamız gerekiyor. Önümüzde her iki ülkeyi de kalkındıracak iş birliği alanları var, zamanı geldiğinde de adımlar atılacak.

SORU: Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başbakanı Mesrur ​​Barzani ile görüştüğünüzü belirtmiştiniz. Biz de merak ediyoruz çünkü Ankara bir süredir Süleymaniye’yi PKK/YPG terör örgütü konusunda uyarıyor. Ancak hem Süleymaniye hem de Bafel Talabani terör örgütüne desteğini sürdürüyor. Süleymaniye’nin bu tavrına Türkiye nasıl cevap verecek? Geçtiğimiz günlerde Sayın Hakan Fidan, Sayın İbrahim Kalın ve Sayın Yaşar Güler’in üst üste ziyaretleri oldu. Bu ziyaretlerin perde arkasında neler yaşandığını merak ediyoruz. Barzani ile görüşmeniz çerçevesinde Irak’la terör örgütüne karşı ortak mücadele verilecek mi?

Türkiye dosta dosttur. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanımız Yaşar Güler ve MİT Liderimiz İbrahim Kalın arka arkaya Irak’a ziyaretlerde bulundu. Bu ziyaretler Irak’ta yaşanan olumsuz gelişmelerin yarattığı atmosferi yumuşatırken, Türkiye ile Irak arasında hem merkezi hükümet hem de Kuzey Irak konusunda atılan adımlar açısından olumlu gelişmeler yaşandı. Dürüstlük ve cesaretten taviz vermediğimiz sürece ve özellikle sınırlarımızın dibinde teröristlerin yerleşmesine izin vermediğimiz sürece bu bölgedeki komşularımızla her adımı birlikte atacağız. Hiç kimse Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne bizim kadar saygı duyamaz. Süleymaniye’nin bu olumsuz yaklaşımına karşı defalarca uyarılarda bulunduk. “Burada yeni ve farklı oluşumlar görüyoruz, bunlara fırsat vermeyin, yoksa yalnız kalırsınız.” dedik. Çünkü Süleymaniye hemşehrilerimizin her zaman kontrolümüz altında olduğu bir yerdir. Erbil yönetimiyle terörle mücadelede yakaladığımız ivme olumlu yönde ilerliyor. Ancak ne yazık ki Süleymaniye yani KYB yönetimi defalarca uyarılarımıza rağmen terör örgütü PKK/YPG/PYD’ye desteğini sürdürüyor. Toplantımızda bu konuyu gündeme getirdik ve uyarımızı yaptık. Kimse bizden farklı bir duruş beklemesin, gereken cevabı vereceğiz. Bu sorunu görmezden gelemeyiz. Atabileceğimiz adımları atıyoruz ve atacağız. Pek çok konuda hoşgörülü olabiliriz ama konu bekamız ve milli güvenliğimizse hoşgörü kapılarını kapatır, gereğini yaparız. Eğer niyet bize düşmanlık beslemek ise bizim de tepkimiz ve almamız gereken tedbirler vardır, daha sert adımlar atmaktan da çekinmeyiz.

SORU: Bu ziyarette Kalkınma Yolu projesiyle ilgili ‘bu takvimle ilerleyelim’ diye somut bir sonuç çıktı mı?

Kalkınma Yolu Projesi, BAE yönetiminin, Irak’ın ve bizim de dahil olduğumuz dev bir proje. Kuzey Irak’ın bu projede hassasiyeti var. Duyarlılığımız var. Bu yüzden adımlar atıyoruz. Abu Dabi yönetimiyle görüştüğümüzde mutlaka konuşulan konulardan biri bu. İnşallah bunu en ideal şekilde gerçekleştireceğiz. Birleşik Arap Emirlikleri Başkanı Muhammed bin Zayed Al Nahyan, önceki toplantımızda, “60 günlük bir süre belirleyelim ve tüm arkadaşlarımız ve ilgili birimlerimiz planlama çalışmalarının ötesine geçerek proje çalışmalarına başlasınlar” teklifini yapmıştı. Şu anda Ulaştırma Bakanımız Abdulkadir Uraloğlu muhataplarıyla görüşmelerini sürdürüyor. İnşallah bu çalışmalar projeden, plandan uygulamaya doğru ilerleyecek ve bu konunun ana aktörleri Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Irak olacak. Çalışmalarımıza bu şekilde devam edeceğiz. Bu yol bölgemiz için yeni bir İpek Yolu olacak ve aynı zamanda bölgesel barışa da hizmet edecektir. Basra Körfezi ve çevre ülkelerin Türkiye üzerinden Avrupa pazarına ulaşmasını sağlayacak bu yol tam anlamıyla bir kazan-kazan projesidir.

‘BARIŞ İSTEYELİM’

SORU: Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, iki yıl aradan sonra ilk kez Batılı bir gazeteciye röportaj verdi. Röportajda Türkiye’nin arabuluculuğunda Ukrayna’da yaşananları anlatırken, “Tam anlaşmaya varıyorduk ama İngiltere Başbakanı Boris Johnson devreye girerek Ukrayna’yı yanılttı ve barış olmadı” dedi. Türkiye’deki barış görüşmelerinin önemini ve ne kadar kritik olduğunu anlattı. Türkiye’den bu konuda beklentiler ve girişimler var mı?

Doğrusunu söylemek gerekirse Sayın Putin’in bu açıklamalarında samimiyet var. İstanbul süreci olarak değerlendireceğimiz bu toplantılarda her türlü samimi adımı attık. Bakan arkadaşlarım bu konuda Rusya tarafıyla görüşmeler yaptı. Sonuç odaklı çalıştık ama barış sağlanamadı. Ama buradan sonuç alamadık diye ayrılamayız. Barış arayışından vazgeçmeyeceğiz. Barışın sağlanması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson barış çabalarından elini çekmeden önce de birlikte çalıştık, çabalarımızı sürdürdük ama olmadı. Geçtiğimiz günlerde İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron bizi ziyarete geldi ve kendisiyle bu sorunları görüştük. Sayın Putin bu süreçte bizimle birebir görüş alışverişinde bulunursa veya Rusya’nın ilgili bakanları ayrı ayrı buraya müdahale ederse biz de onlarla bu süreci takip edip sonuç almaya çalışırız. Şu ana kadar Ukrayna-Rusya savaşında barışa hizmet eden somut sonuçlar elde ettik. Esir değişiminden tahıl koridoruna kadar pek çok önemli gelişme yaşandı. Hatta tarafları Türkiye’de birden fazla kez bir araya getirdik. Bunu da yine yapıp, dış etkenlerden uzak, çözüm odaklı bir süreç yönetimiyle huzurun kapısını aralayabiliriz. Bu arayışlarımızı hem Sayın Putin ile hem de Sayın Zelensky ile yaptığımız görüşmelerde sürdürüyoruz. En başından beri adil barışın savaştan daha uygun olduğunu savunuyor ve tüm adımlarımızı bu anlayışla atmaya çalışıyoruz. Barış istediğimiz sürece oraya ulaşmanın bir yolunu mutlaka bulacağız.

‘ABD İLE OLUMLU BİR GELİŞME VAR’

SORU: Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylamasının ardından ABD’nin F-16 tedarik sürecinde adım atmasıyla uzun bir aradan sonra Türkiye-ABD ilişkilerinde olumlu bir havanın yakalandığı yönünde yorumlar yapıldı. Gerçekten Ankara ile Washington arasında olumlu bir atmosferden söz edebilir miyiz? Peki bu olumlu hava FETÖ, PKK/YPG, S-400, F-35 gibi tartışmalı konulara da olumlu yansıyacak mı?

Son dönemde ABD ile attığımız bu adımlar sonucunda bazı olumlu gelişmelerden söz edebiliriz. Şu anda Kongre’deki hava olumlu. Aynı şekilde Senato’dan da olumlu sesler geliyor. ABD ile benzer düşündüğümüz veya üzerinde anlaştığımız konuların sayısının arttığını söyleyebiliriz. Şu anda olumsuz bir gidişat yok, tam tersine olumlu bir gelişme var. Bu konuyla ilgili olarak ilgili bakanlar da Türkiye’deki muhataplarına olumlu gelişmelerin olduğunu söylüyorlar. Bu konulardaki bilgileri hem Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a, hem MİT Başkanı İbrahim Kalın’a hem de Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanımız Akif Çağatay Kılıç’a veriyorlar. “Elimizden geleni yapıyoruz. “Burada Sayın Biden’ın imzalı mektubunu gördünüz” diyorlar. “İmzalı onay belgemizi de gördünüz” dedik. Her şeyden önce parlamentomuzun aldığı kararı duydunuz ve bize tekrar tekrar teşekkür ettiniz. Bundan sonrasını da sizden bekliyoruz” dedik ve yolumuza devam ettik. Aynı şekilde İsveç Başbakanının bu konuda bize teşekkür çağrısı da attığımız adımın olumlu yönde ilerlediğinin göstergesidir.

SORU: 6 Şubat depreminin üzerinden bir yıl geçti. Yıldönümünde bir kez daha deprem bölgesindeydiniz. Oradaki vatandaşlarla bir araya gelerek tamamlanan evleri teslim ettiniz. Bir yılın sonunda gelinen noktayı, yaraların iyileşmesi, evlerin, şehirlerin yeniden inşa edilmesi, canlandırılması açısından değerlendirebilir misiniz? Ayrıca oradaki vatandaşlarla yaptığınız görüşmelerde devletin bu dönemde yaptıkları konusunda size neler anlattılar?

Deprem bölgesine yaptığımız ziyaretlerde vatandaşlarımız, devletimizin kendilerini yalnız bırakmadığını ve sözünü tuttuğunu anlattı. Bölgede inşaatı devam eden evleri tamamlamaya çalışıyoruz. İnşaat bitip evler de tamamlandıkça sahiplerine teslim ediyoruz. Sözümüzü tuttuğumuzu gösterdik ve benzeri görülmemiş bir inşaat seferberliği başlattık. Aslında muhalefet bunu çok iyi biliyor. Geçtiğimiz gün Hatay’da halk belediye başkanlarını ve muhalefetin genel başkanlarını yuhaladı. Meydana bile getirmedi. “Sana inanmıyoruz. Bizi aldattın. “Şimdi yeniden karşımıza çıkıyorsun, utanmadan.” dediler. Bölgede evler, köy evleri, ahırlar inşa etmeye adım adım devam ediyoruz. İnşallah bitince vatandaşlarımıza teslim edeceğiz. Konutlar alt yapısı ve üst yapısıyla güven veriyor. Depremden etkilenen kardeşlerimizi bir an önce güvenli, huzurlu ve sağlam yuvalarına kavuşturmak için gece gündüz koşuyoruz. Sadece gezdiğimiz 5 ilde kura ile hak sahiplerine teslim ettiğimiz misafir ve köy evlerinin sayısı 31 binin üzerinde. İnşallah iki ay içerisinde deprem bölgesinin tamamında 75 bin konutu teslim edeceğiz. Önümüzdeki dönemde de her ay 15-20 bin civarında konut ve köy evini hak sahipleri ile buluşturacağız. Böylece temel atıldıktan sonra bir yıl içerisinde inşaatı tamamlama sözümüzü yerine getirmiş olacağız. Hedefimiz yıl sonuna kadar 200 bin konutu vatandaşlarımıza teslim etmek. Daha sonra bu sayıyı hızla 390 bine çıkaracağız. Yolumuza devam ediyoruz. Amacımız, hizmetlerimizi halkımıza daha aktif bir şekilde ulaştırmak için yerel yönetimlerde halkımızın da desteğiyle önemli başarılar elde etmektir. Burada en keyifli şekilde çalışmalarımıza devam ediyoruz.

‘ERZİNCAN’DA ADIM ATILACAK’

SORU: Erzincan’daki maden ocağındaki çökmeyle ilgili ilk andan itibaren çok yoğun çalışma başlatıldı. Hala devam ediyor. Kriminal soruşturmalar devam ediyor. Bütün bunlarla ilgili genel bir değerlendirmeniz var mı?

Maalesef burada da bu kadar büyük bir heyelan meydana geldi. 600 civarında madencinin çalıştığı bu yerde ne yazık ki şu anda 9 vatandaşımız yeraltında. Arama kurtarma çalışmaları sürüyor. Valimiz ilk andan itibaren bölgedeydi. İçişleri Bakanımız Ali Yerlikaya da AFAD ile birlikte olaya bizzat müdahale etti. Enerji ve Konvansiyonel Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar da aramızdaydı. Ülkeye dönüp olay yerine gelmesinin faydalı olacağını düşündük ve kendisini hızla bölgeye gönderdik. Bugün İçişleri ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız olayları yakından takip ediyor ve çalışmaların koordinasyonunu üstleniyor. Bu heyelanla ilgili teknik inceleme ve incelemeler başladı. İncelemelerin sonuçlarına göre mutlaka adım atılacaktır. Bu aşamada önceliğimiz madencilerimize ulaşmaktır.

SORU: Her seçim döneminde olduğu gibi seçimler yaklaştıkça makul gruplar toplumsal huzuru bozmak için saldırılara başladı. Düğmelere neredeyse aynı anda basıldı. Farklı yapıdaki terör örgütleri saldırılar gerçekleştiriyor. Bu konuyla ilgili bulgularınız nelerdir?

Maalesef her dönem, her seçim öncesinde yaşadığımız olaylar bunlar. Ne yaparlarsa yapsınlar öyle ya da böyle her şey olacak. Burada seçime iki ay bile kalmadı. Artık geri sayım başladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de partisinin küme toplantısında çok net bazı konuları ortaya koydu. Ben de aynı görüşleri paylaşıyorum. Muhalefet özellikle mülteci sorununu gündeme getiriyor. Bunların hiçbiri onlara ekmek getirmeyecek, boşuna çabalıyorlar. 31 Mart mutlaka bazı insanların siyaset sahnesinden tamamen silindiğini göreceğimiz gün olacaktır. Nasıl ki 28 Mayıs’ta bir kısmı silindiyse, bir kısmı da şu anda yarım yamalak hayatta kalmaya çalışıyorsa, sonuç da aynı olacaktır. Bu konuda biz Cumhur İttifakı olarak hem büyükşehirlerde, hem illerde hem de ilçelerde teşkilatlarımızla yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Şu anda arkadaşlarımız Ankara’da başkan yardımcılarımızla birlikte meclis üyeleriyle ilgili çalışmaları yürütüyorlar. İnşallah biz de onlara katılacağız. Bildiğiniz gibi Samsun’da mitingim var. Samsun bizim için çok değerli. Bundan sonra da Giresun ve Ordu’da mitinglerimizi gerçekleştireceğiz. Böylece Karadeniz’i yeniden imar etmek istiyoruz.

ANAYASA MAHKEMESİ VE DEVLET MAHKEMESİNE TEPKİ

SORU: 450 hakim ve savcı FETÖ ile bağlantıları nedeniyle ihraç edildi. Danıştay 5’inci Dairesi bu 450 hakim ve savcının görevlerine iade edildi. HSK’nın bu skandala itirazı vardı. Danıştay bu itirazı dikkate almadı. Bu skandal kamuoyunda çok ciddi tepki gördü. Bu konudaki düşüncelerinizi ve tutumunuzu merak ediyoruz.

FETÖ denilen bu şer ağının, terör yapılanmasının belini kırdık. FETÖ bataklığını kuruttuk ama sinekleri temizleme çalışmalarımız devam ediyor. FETÖ’nün iç yüzünü anlatmaya ve onlarla her alanda mücadele etmeye devam edeceğiz. Çabamız bitmedi. Son kukla da Türkiye’ye zarar veremeyecek duruma gelene kadar devam edeceğiz. Yüzlerindeki farklı maskeleri yırtıyoruz ve bunlar ortaya çıkıyor. Her türlü şekilde gelen bu zayıf iradeli şarlatanların peşinde olacağız. Ancak Danıştay’ın aldığı bu karara sessiz kalmamız mümkün değil. Biz Cumhur İttifakı olarak Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bazı tuhaf kararlara tepkisiz kalmadığımız gibi bu konuda da sessiz kalamayız. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bu kararları da hazmedemiyorum. Danıştay zaman zaman bunu yapıyor ve bu tür kararlarla bizi rahatsız ediyor ama Anayasa Mahkemesinin sıklıkla bu tür kararlar vermesi bizi ciddi anlamda rahatsız ediyor. Mesela Anayasa Mahkemesi de BTK ile ilgili bir karar verdi. Bunu nereye giriyorsunuz? Böyle bir karar nasıl verilir? Bu konunun üzerine gidiyoruz ve gideceğiz. Bu konuyu Danıştay’da da aynen takip edeceğiz.

(HABER MERKEZİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu